Kültür-Sanat

Müslümanların dinmeyen ortak acısı

Son peygamber Hazreti Muhammed’in torunu Hazreti Hüseyin ve ehlibeytten 72 kişinin şehit düştüğü “Kerbela olayı”, İslam dünyasında asırlardır Müslümanların dinmeyen ortak acılarından biri olarak yer tutuyor.

Irak’ın Kufe kenti yakınlarındaki Kerbela Çölü’nde hicri takvime göre 10 Muharrem 61’de (10 Ekim 680) Emevi Devleti’nin ilk halifesi Muaviye bin Ebu Süfyan’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu, Emevilerin 2’nci Halifesi Yezid bin Muaviye’nin, Hazreti Hüseyin’in kendisine biat etmesini istemesi nedeniyle yaşanan üzücü hadiseler, Hazreti Muhammed’i ve onun ehlibeytini seven müminleri derinden yaraladı.

Yezid tarafından Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin şehit edilmesi, siyasi hırs ve zulümlerin asırlarca dinmeyecek sonuçlar vereceğini gösteren acı bir örnek oldu.

Hazreti Hüseyin ve beraberindekilerin muharrem ayının onuncu günü olan “Aşure Günü”nde şehit edilmeleri nedeniyle bugün, “matem günü” olarak görülüyor. Kerbela olayının yıl dönümü, muharrem ayının onuncu gününe denk gelen 9 Eylül Pazartesi günü yad ediliyor.

“Kerbela, haksızlık karşısında dik duruşun adı”

Ankara Müftüsü Yusuf Doğan, Hazreti Muhammed’in, “Benim dünyadaki reyhanım, cennet gençlerinin efendisi” diyerek sevdiği torunu Hazreti Hüseyin ile 72 masum insanın Kerbela’da şehit edilmesinin hüznünün her yıl muharrem ayında yeniden yaşandığını söyledi.

Kerbela olayından çıkarılması gereken önemli derslerin olduğuna işaret eden Doğan, “Kerbela hadisesinden çıkaracağımız en önemli ders, Kerbela’yı doğru anlayarak birliğimize ve dirliğimize sahip çıkmak, kardeşliğimizden asla taviz vermemek olmalıdır. Hazreti Hüseyin’in uğruna can verdiği adaleti, merhameti, vefayı, erdemi, izzet ve şerefi hayata hakim kılmaktır.” diye konuştu.

Doğan, Kerbela olayının haksızlık karşısında dik duruşun adı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Aramızda aşılmaz mesafeler oluşturmak yerine elimizi uzattığımızda ulaşacağımız kardeşlik bilincine vesile olmalı, bizi birbirimize bir duvarın tuğlaları gibi kenetlemelidir. Günümüzde İslam coğrafyasının içinde bulunduğu sıkıntılar göz önüne alındığında geçmişte yaşadığımız acı tecrübelerden gereken dersleri hakkıyla çıkaramadığımız görülmektedir.”

Hazreti Hüseyin ve Kerbela şehitleri başta olmak üzere bugüne kadar hak, hakikat, adalet, izzet ve şeref için can veren bütün şehitleri rahmet ile yad ettiğini belirten Doğan, muharrem ayı ve Aşure Günü’nün Türkiye’ye, bütün İslam alemine huzur ve barış getirmesini Allah’tan niyaz etti.

Kerbela olayında yaşananlar

Uzun süren siyasi mücadeleler sonucu miladi takvime göre 661’de halifelik makamını ele geçiren Muaviye, Hazreti Hasan’ın şehadetinden sonra “halifelik” makamının saltanata dönüştürülmesi adına oğlu Yezid için halktan biat almaya başladı. Fakat Hazreti Hüseyin bu durumu kabullenmedi.

Muaviye’nin 680’de ölümünden sonra yerine geçen oğlu Yezid, ilk iş olarak Hazreti Hüseyin’in biatını almak istedi. Hazreti Hüseyin, biat ettirilmesine yönelik baskılar artınca durumun kötüye gideceğini anlayarak, aile fertleriyle Mayıs 680’de Mekke’ye doğru hareket etti.

Mekke’ye gelen Kufeliler ise Hazreti Hüseyin’i şehirlerine davet ederek, Emevilere karşı birlik oluşturmayı teklif etti.

Kufelilerin samimiyetini anlamak istedi

Hazreti Hüseyin daha önce hem babası Hazreti Ali’ye hem de ağabeyi Hazreti Hasan’a karşı ihanetlerine şahit olduğu Kufelilerin samimiyetlerini anlamak için amcasının oğlu Müslim bin Akil’i Kufe’ye gönderdi.

Kufe’de 18 bin kişi, Müslim’in önünde Hazreti Hüseyin’e biat etti. Ancak daha sonra Kufeliler ihanet ederek, Emevilerin Müslim’i öldürmesine göz yumdu.

Son gelişmelerden haberdar olamayan Hazreti Hüseyin, aile fertleriyle Kufe’ye doğru yola çıktı. Hazreti Hüseyin yolda Müslim’in başına gelenleri haber aldı. Fakat Müslim’in oğullarının, babalarının intikamını almak istediklerini söylemesi üzerine yoluna devam etti.

Susuz bırakılması için tedbir alındı

Kufe Valisi Ubeydullah bin Ziyad’ın bin askerle gönderdiği Hürr bin Yezid, kafilenin yola devam etmesine izin vermeyerek, Hazreti Hüseyin’e validen yeni emir gelinceye kadar Kufe ile Medine arasında bir yol takip etmesini söyledi.

Bunun üzerine Fırat Nehri kenarındaki Kerbela Çölü’ne önce Hazreti Hüseyin, sonra Ömer bin Sa’d ulaştı. Kufe Valisi Ubeydullah, Ömer’e, Hazreti Hüseyin’den Yezid adına biat almasını, aksi halde suyla bağlantısının kesilmesini emretti.

Biat teklifini kabul etmeyen Hazreti Hüseyin ve yanındakiler, zulme boyun eğmemek için Allah yolunda ölme kararı aldı.

Hazreti Hüseyin ile beraberindeki 32 atlı ve 40 piyade, bölgede kurulan çadırda savaş hazırlıklarını tamamladı.

Daha sonra Hazreti Hüseyin ve beraberindekiler ile Yezid taraftarları, Kerbela’da karşı karşıya geldi. Ordusunun isyanından çekinen Ömer bin Sa’d, bizzat ilk oku atınca savaş başladı. Savaş meydanında Hazreti Hüseyin tarafından çok kişi öldü, geriye ehlibeytten başka kimse kalmadı.

Babası Hazreti Hüseyin’den izin alarak çadırından savaş alanına çıkan 19 yaşındaki Ali el-Ekber, Kufeliler tarafından mızrak ve kılıç darbeleriyle şehit edildi. Kufeliler, Hazreti Hüseyin’in diğer çocukları Cafer ve Abdullah’ı da şehit ederken, ölen ehlibeyt mensuplarının başlarını kesmek için adeta birbirleriyle yarıştı.

Kufeliler teke tek mücadele edemedi

Kahramanca savaşan ve karşısına çıkan herkesi mağlup eden Hazreti Hüseyin ile teke tek mücadele etme cesaretine sahip olmayan Kufeliler, hep birlikte onun üzerine saldırdı.

Aldığı ok ve mızrak darbeleriyle atından yere düşen Hazreti Hüseyin’in başı kesilerek, bedeni atların ayakları altında ezildi. Hazreti Hüseyin ve beraberindekilerin kesik başları Yezid’e gönderildi, cenazeleri ise Beni Esed mensubu El-Gadiriye köylülerince Hair denilen yerde toprağa verildi.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu