Haberler

Almanya Türk Federasyonu (ATF), MÜSİAD ve UID’nin Ortak Basın Bildirisi

Arap Baharı ile başlayan Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesindeki kitle hareketleri karşısında Türkiye, söz konusu ülkelerde toprak bütünlüğü, toplumların huzuru, insan hakları ve demokratik düzenin tesisi için ilkesel bir siyaset izlemiştir.

Özellikle sınır komşusu Suriye’de ayaklanmaların başlaması ile birlikte de yapıcı bir rol oynayarak Suriye Rejimine, Suriye halkının taleplerini dikkate alması yönünde dostça ve yapıcı tavsiyelerde bulunmuştur. Fakat, Türkiye’nin bu dostça yapia tavsiyeleri Suriye Rejimi tarafından dikkate alınmamış ve Suriye’de istikrarsızlığın önü açılmıştır. Bu istikrarsızlığın yol açtığı içc savaş ozellikle Suriye’ye komşu olan Türkiye, Lübnan ve Ürdün gibi ülkelere yoğun bir göç akımına yol açmıştır.

Gelinen noktada Türkiye 4 milyondan fazla Suriyeli göçmene olabildiği en insancıl şartlarda ev sahipliliğini yapmaktadır. Bu ev sahipliğinin bugune kadar Turkiye’ye bedeli de 40 milyar dolardan fazla olmuştur.

Avrupa Birliği bu göç akımının Avrupa ulkelerine yansımaması için 18 Mart 2016 tarihinde Turkiye’ye hem ekonomik konularda hem de vize serbestisi hususunda bazı vaatlerde bulunarak Türkiye ile bir mülteci antlaşması yapmıştır. Turkiye bu antlaşma gereği üzerine düşeni yapmasına ve Avrupa’ya mülteci akımını önlemesine rağmen, Avrupa Birligi ne vadettiği 6 milyar Euro’nun tümünu ne de Türkiye’ye vize serbestisi imkånını sağlamıştır.

Türklye’nin NATO’da güvenlik müttefiki olan ABD ise bu süreçte Türkiye’nin toprak bütünloğü için bir tehdit oluşturan terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı olan YPG’yi DAEŞ ile mücadele gerekçesini öne sürerek ağır silahlar ile donatmıştır.

Süreç içerisinde Türkiye’nin Suriye’deki iç savaş nedeni le karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunlardan ve güvenlik sorunlarından dolayı Suriye’de güvenli bir bölge talebi olmuştur. Türkiye’nin bu talebi uluslararası camia tarafından karşılık bulmayınca da Türkiye, Suriye Rejiminin hamisi konumunda olan Rusya ve Iran ile Astana ve Soçi süreçleri sonucu Idlib’te güvenli bir bölge oluşturmuştur. Yine Suriye’de terör örgütü YPG’den Türkiye’ye gelen tehditleri önlemek amacı ile de Barış Pınarı Hareketini başlatmış ve Suriye sınırındaki güvenli bölge alanını genişletmiştir. Açıktır ki Türkiye tüm bu eylemleriyle Suriye’de Avrupa Birliğinin güneydoğu sınırlarını da korumaktadır.

Gelinen noktada ne Rusya ve ne de Iran Soçi anlaşması gereği verdikleri taahhütleri yerine getirmiştir. Benzer şekilde ne ABD Barış Pınarı Hareketi sonrası verdikleri sözleri ne de AB mülteci anlaşması gereği yükümlüklerini yerine getirmiştir.

Bundan dolayı Türkiye’nin kendi güvenliğini ve iç istikrarını korumak için Suriye’deki varlığıni destekliyor ve tüm dünya devletlerinden Suriyeli multecilerin Suriye Rejiminin teröründen kaçıp başka ülkelerde daha insani şartlarda yaşamasına destek olmasını bekliyoruz.

En son 34 vatan evladını şehit veren Türkiye’nin bu haklı mücadelesinde Avrupa Birliği ve ABD’nin Türkiye’nin yanında olmasını bekliyoruz.

Kaynak: https://www.facebook.com/unionofinternationaldemocrats/

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu